Sıkça Sorulan Sorular Restoratif

Diş çürüğü nedir?

Diş çürüğü, insanlarda, ağız içinde yer alan diş plağında ve tükürükte bulunan streptokokus mutans olarak bilinen bakterilerin neden olduğu, dişin sert dokularının belli bölgelerde yıkımı olarak gözlenen enfeksiyöz bir hastalıktır.

 
Diş çürüklerinin oluşumunda beslenme şekli önemli bir faktör müdür?

Gün içinde, insanlar tarafından tüketilen şekerli yiyecekler ve içeceklerin tüketim sıklığı ve miktarı, besin maddesinin içindeki karbonhidratların tipi, tüketilen besin maddesinin yapışkanlığı ve alınan besinin ağız içinden tükürükle temizlenme süresi diş çürüklerinin oluşumunda önemli birer faktör olarak kabul edilmektedir.

Diş çürüklerini önlemek için uygulanan koruyucu tedaviler var mıdır?

Her bireyin diş çürüğü riski değerlendirilmesi, diş hekimi tarafından muayenehane ortamında yapılmalıdır. Bireyler diş çürüğü riski açısından düşük, orta ve yüksek olarak sınıflandırılmaktadır. Bireylere uygulanacak koruyucu uygulamalar, risk gruplarına göre planlanmaktadır. Genellikle, düşük risk grubunda olan bireylerin, 9 ayda bir diş hekimine kontrole gitmeleri, dişlerini günde iki kez florürlü bir diş macunu ile fırçalamaları, diş ipi kullanmaları ve beslenmelerine dikkat etmeleri tavsiye edilmektedir. Orta risk grubundaki bireylere, 6 ayda bir diş hekimi kontrolüne gitmeleri, dişlerini günde iki kez florürlü bir diş macunu ile fırçalamaları, dişlerine florür içeren jellerin ve verniklerin muayene ortamında profesyonel olarak uygulanması için dişhekimine gitmeleri ve florür içeren ağız gargaralarını kullanmaları önerilmektedir. Yüksek çürük risk grubundaki bireylere ise, 3 ayda bir diş hekimi kontrolüne gitmeleri, dişlerini günde iki kez florürlü bir diş macunu ile fırçalamaları, dişlerine florür içeren jellerin ve verniklerin muayene ortamında profesyonel olarak uygulanması için dişhekimine gitmeleri, florürlü gargara kullanmaları, ksilitol içeren sakız kullanmaları ve gereklilik halinde hekim tavsiyesine bağlı olarak klorheksidinli gargara kullanmaları tavsiye edilmektedir.

 
Dişlerimiz neden çürür?

İnsanlarda, ağız içinde pek çok farklı türden mikroorganizma bulunmaktadır. Ancak, hepsi diş çürüğüne neden olmamaktadır. Diş çürüğüne neden olan bakteriler, diş plağında ve tükürükte bulunan, şekerle beslenen ve çoğalan, bunun sonucunda asit oluşturan Streptokokus mutans ve Laktobasil isimli bakterilerdir. Ağız hijyenine dikkat etmediğimizde ve sıklıkla şeker tükettiğimizde bu bakterilerin sayısı ve asit üretimi artmaktadır. Üretilen asit dişin koruyucu tabakasındaki kalsiyum ve fosfatın çözünmesine neden olmaktadır. Bu süreç ilerlediğinde, çözünmeyle birlikte dişteki madde kaybı artmakta ve gözle görebildiğimiz diş çürüğü oluşmaktadır.

 
Diş çürüğü kişiden kişiye bulaşabilir mi?

Yapılan çalışmalarda, insanlarda diş çürüğüne neden olan bakterilerin bebeklikten itibaren ağız ortamına yerleşebildikleri belirlenmiştir. Ayrıca, bu bakterilerin yerleşme kaynağının çoğunlukla bebeğe yakın temastaki kişiler (anne, bakıcı, kardeş, baba, vs.) olduğu belirtilmiştir. Ayrıca çeşitli yaş gruplarındaki okul arkadaşlarının, birbirlerine bu bakterileri bulaştırabildiklerini gösteren çalışmalar bulunmaktadır. Aileden veya arkadaşlardan bulaşan çürük yapıcı bakterilerin ağız ortamına yerleştikten sonra sayılarının artması diş çürüğüne neden olmaktadır. Bu nedenle diş çürüğünün bulaşabilir bir hastalık olduğu düşünülebilmektedir.

 
Diş çürüğü oluşup oluşmayacağı önceden anlaşılabilir mi?

Diş çürüğüne zemin hazırlayan pek çok etken vardır. Kişilerde, Streptokokus mutans isimli bakterilerin sayılarının yüksek düzeyde olması ve ağız içindeki dişlerde çürüklerin varlığı en önemli faktörler arasında sayılmaktadır. Ayrıca kişilerdeki, tükürüğün miktarının ve tamponlama kapasitesinin yetersizliği, bireylerin sık olarak karbonhidrattan zengin şekilde beslenmesi, kişinin diş sert dokularının direncinin az olması, genel sağlık ile ilgili rahatsızlıklar ve yetersiz ağız hijyeni yeni çürük oluşumu riskini artıran önemli göstergelerdir. Kişilerde çürük riskinin değerlendirilmesi, dişhekimi tarafından ağız muayenesi ile birlikte “Çürük Aktivite Testi” ile yapılabilmektedir. Çürük aktivite testinde, hastadan alınan tükürük örneğinden, tükürük miktarı, tükürük tamponlama kapasitesi ve tükürükte bulunan çürük yapıcı bakterilerden streptokokus mutans ve laktobasilllerin sayısı belirlenebilmektedir. Bu etkenler araştırılarak yeni çürük oluşumu riski tahmin edilebilmektedir.

 
Kompozit dolgu nedir?

Çürük, kırık, erozyon, atrisyon ve abrazyon nedeniyle dişlerde oluşmuş madde kayıplarının diş rengindeki bir dolgu materyali ile restorasyonudur. Kompozitler, özellikle estetiğin önemli olduğu bölgelerdeki dişlerin restorasyonunda kullanılmaktadır.

 
Kompozit dolgu yapıldıktan sonra nelere dikkat edilmelidir?

Kompozit dolgudan sonra, ilgili dişte 1-2 hafta boyunca sürebilen geçici bir hassasiyet oluşabilir. Bu süre sonrasında devam eden ağrıların varlığında hasta tekrar kliniğe başvurmalıdır. Dolgu yüzeyinde, çay, kahve, sigara kullanımına bağlı olarak zamanla renklenmeler meydana gelebilmektedir, bu renklenmeler hekimin dolguya yapacağı polisaj (cila) işlemiyle giderilebilmektedir. Dolgu yapımı esnasında, anestezi yapılmamış ise tedaviden sonra, kişinin yemek yemesinde bir sakınca bulunmamaktadır. Zamanla kompozit dolgunun altında tekrarlayan çürük gelişebilmektedir. Bu durum dolgunun başarısızlığı ile sonuçlanabilmektedir. Bu nedenle, kompozit dolgu sahibi bireyler, ağız hijyenine dikkat etmelidir ve sert, kabuklu yiyeceklerin tüketilmesi sırasında dikkatli olmalıdır. Dolgunun kırılması ya da düşmesi durumunda hasta tekrar dişhekimine başvurmalıdır.

 
Amalgam dolgu nedir?

Gümüş dolgular olarak da adlandırılabilen amalgam dolgular 150 yıldır diş hekimliğinde kullanılmaktadır. Dolgu amaçlı kullanılan amalgam alaşımının içerisinde, gümüş, civa, kalay ve bakır bulunmaktadır. Aynı zamanda, amalgamın içerisinde az miktarda çinko, indiyum ya da paladyum bulunabilmektedir. Amalgam dolgudaki civanın insan sağlığına zararlı bir etkisi bulunmamaktadır. Civa diğer metallerle birleştiğinde kimyasal yapısı değişmektedir ve zararsız hale gelmektedir. Günümüzde, amalgam içerisindeki diğer metallerle birleşmiş olan civanın sistemik hastalıklarla ilişkisi olmadığı ve insan sağlığına herhangi bir zararlı etkisinin olmadığı bilimsel araştırmalarla desteklenmiştir.

 
Amalgam dolgu neden tercih edilir?

Amalgam; zararsız olması, ağız içinde uzun süre kullanılabilmesi ve ekonomik olması nedenleriyle sıkça tercih edilen bir dolgu materyalidir. Amalgam dolgunun sızdırmazlığı ve basınca dayanıklılığı kompozit dolgulara oranla daha iyidir. Bununla birlikte kompozite kıyasla daha uzun süre ağız içinde kullanılabilmektedir. Amalgam dolgular, civaya alerjisi bulunan kişilerde kullanılmamalıdır. 2017 itibariyle FDA tarafından, yetişkinler ve 6 yaş üstü çocuklar için amalgam dolguların güvenli olduğunu bildirilmiştir.

 
Amalgam dolgu yapıldıktan sonra nelere dikkat edilmelidir?

Amalgam dolgu yapılmış dişin, kişiler tarafından en az bir saat kullanılmaması ve işlemin yapıldığı saatten itibaren 24 saat, ilgili diş ile sert gıdaların tüketilmemesi gerekmektedir. Dişhekimliği pratiğinde, amalgam dolgu yapıldıktan 24 saat sonra, dişhekimi tarafından hastaya polisaj(cila) işlemi için ikinci bir randevu verilmektedir. Bu uygulama, hem amalgamın metalik özelliklerini iyileştirilmesi, hem de kullanım sonrası restorasyonun anatomik ve fonksiyonel olarak tekrar gözden geçirilmesi olanağını sağlamaktadır. Polisaj işleminden sonra, kişilerde geçici kısa bir süreli bir hassasiyet meydana gelebilmektedir.

 
Amalgam dolgularımı değiştirmeli miyim?

Amalgam dolguların çıkarılması, gerekli olmaması durumunda faydadan çok zarar getirebilir. Amalgam dolgular aşınma, kırılma veya dolgunun altında yeniden çürük oluşması gibi durumlarda değiştirmelidir. Fiziksel olarak iyi durumdaki amalgam dolguların çıkarılması, dişin sağlıklı dokularının gereksiz yere kaybedilmesine neden olabilir ve dolgunun sökümü esnasında civa yayılımı gerçekleşir. Bu sebeple sağlam bir amalgam dolgunun ağızda kalmasında bir sıkıntı bulunmamaktadır.

 
Amalgam dolgudaki civa zararlı mıdır?

Amalgam dolgudaki civa insan sağlığına zararlı bir etki göstermemektedir. Civa diğer metallerle birleştiğinde kimyasal yapısı değişir ve zararsız hale geçer. Amalgam içerisindeki diğer metallerle birleşmiş olan civanın sistemik hastalıklarla ilişkili olmadığı ve insan sağlığına herhangi bir zararlı etkisinin olmadığı bilimsel araştırmalarla da desteklenmektedir.

 
Amalgam dolgu yapıldıktan sonra karşılaşılabilecek riskler nelerdir?

Amalgam dolgulardan sonra kısa süreli bir sıcak-soğuk duyarlılığı olabilmekte ve bu zamanla kaybolmaktadır. Ancak, bazı kişilerde ağızda çeşitli metaller bulunduğunda ya da çatal gibi başka bir metal girdiğinde iki metal arası reaksiyondan doğan hassasiyetler olabilmektedir. Geçmeyen duyarlılıklarda, duyarlılığın yalnızca bu sebepten olduğuna emin olduktan sonra restorasyon metal olmayan bir dolgu maddesi ile değiştirilebilir. Ağız hijyeni kötü olan bireylerde amalgam dolgunun altında tekrarlayan çürük gelişebilir ve dolgunun başarısızlığı ile sonuçlanabilir

 
Kuafaj tedavisi nedir?

Kuafaj tedavisi, sıcak-soğuk tatlı-ekşi etkenlerle ortaya çıkan ve etken ortadan kaldırıldığında kaybolan kısa süreli geçici ağrılar eşliğindeki derin çürüklerde uygulanan tedavi şeklidir. (Etken ortadan kalktığında da devam eden ağrı durumlarında ya da etkene bağlı olmaksızın spontan gelişen zonklar tarzdaki ağrılarda kuafaj tedavisi değil kanal tedavisi uygulanır) Amaç çürük dentini kaviteden temizleyip tamir dentin oluşumunu indükleyecek ajanlarla pulpanın canlılığını ve sağlığını korumaktır.

 
Kuafaj tedavisi yapıldıktan sonra dikkat edilmesi gerekenler nelerdir?

Anestezi etkisi (uyuşukluk) geçtikten sonra yemek yenilebilir. Bir iki hafta boyunca hassasiyet olabilir.

 
Kuafaj tedavisi yapıldıktan sonra karşılaşılabilecek riskler nelerdir?

Dişin yenilenme (tamir) yeteneğine ve hastanın ağız bakımına bağlı nedenlerle bu tedavi her zaman başarılı olmayabilir. Eğer bu süre zarfında dişte şiddetli ve sürekli bir ağrı meydana gelirse ve diş restore edilebilecek durumda ise kanal tedavisi gerekmektedir.

 
Laminate Veneer Nedir?

Diş hekimliği konservatif bir yaklaşımla, daha az oranda doku kaybı gerektirecek restoratif işlemleri ön plana çıkartmıştır. Laminate veneerler (Lamina) dişte çok az ya da hiç preparasyon gerektirmeden uygulanan işlemlerdir. Özel yapıştırıcılarla yapıştırılan laminaların renk geçirgenliğinin iyi olması nedeniyle estetik açıdan oldukça mükemmel sonuçlar alınmaktadır. Bu sayede yaygın olarak kullanılan restoratif seçenekler içinde yer alır. Oldukça hassas teknikler kullanılarak, çok ince üretilen laminalar dişle ve çevre dokularla çok iyi uyum sağlamaktadır. Kompozit laminate veneerler ise ön grup dişlerin dış yüzeylerine özel yapıştırıcılarla kompozit eklenerek hekim tarafından istenilen şekillendirmeler yapılıp estetik olmayan diş görüntüleri daha estetik hale getirilebilmektedir.

 
Kompozit laminate veneer restorasyon yapıldıktan sonra nelere dikkat edilmelidir?

Restorasyondan sonra hastanın ağız hijyenine dikkat etmemesi durumunda yapılan restorasyonda renk değişikliği olabilir. Hastanın sert gıdalar yemesi esnasında, yapılan restorasyonda kırıklar, çatlaklar meydana gelebilir.

 
İnley ve onley restorasyon nedir?

Bir dolgunun dişe uygulanabilirliğinde en önemli faktörlerden biri kalan diş dokusudur. Çürüğe bağlı olarak kaybedilen diş dokusu ne kadar fazla, kalan diş dokusu ne kadar az ise direkt yapılan dolguların başarısızlığı, tutunacak diş dokusunun az olmasına bağlı olarak artabilir. Bu gibi durumlarda laboratuvar ortamında üretilerek diş hekimi tarafından dişe bağlanan dolgular olarak tanımlanan inley ve onlay dolgular kullanılmaktadır. İnley ve onley dolgular diş hekimi randevusunda direkt ağız içine uygulanmazlar. Hastanın dişininin bulunduğu bölgeden alınan ölçü sonrasında laboratuvar ortamında hazırlanarak dişe yapıştırılır. Kişinin ağız yapısına ve diş rengine uygun şekilde hazırlanan estetik dolgulardır.

 
Diş beyazlatma (ağartma) tedavisi nedir?

Diş ağartma olarak da adlandırılan bu sistem mevcut dişlerin renk tonunun daha açık renk tonlarına dönüştürme işlemidir. Dişlerin rengi genetik olarak veya beslenme alışkanlıklarına bağlı olarak daha sarı ya da zaman içinde daha koyu renge dönebilir. Diş beyazlatma işlemi sağlıklı olan tüm dişlere uygulanabilir. Dişlerinize yapılacak diş ağartma işlemi için en doğru kararı diş hekiminiz verecektir. Diş hekimi muayenesi ile beyazlatma için dişlerinizin uygun olup olmadığına karar verilebilir ve yaklaşık olarak hangi renk tonuna gelebileceği size örneklenerek gösterilebilir. Diş beyazlatma için iki farklı yöntem bulunmaktadır. Bunlar; evde kendinizin uygulayabileceği ev tipi yada diş hekimi kliniğinde doktorunuz tarafından uygulanabilecek ofis tipi diş beyazlatma yöntemleridir.

 
Ofis Tipi Beyazlatma Yöntemi Nedir ve Nasıl Yapılır?

Ofis tipi beyazlatmalar diş hekimleri tarafından klinik ortamda uygulanan beyazlatma yöntemidir. Bu tip beyazlatmada yoğun bir jel kullanılmaktadır. Ofis tipi beyazlatma ile tek seansta iki üç setlik işlemler ile diş rengi bir kaç ton açılabilir. Oldukça başarılı sonuçlar elde edilir. Diş beyazlatma işlemleri yapılmadan önce diş taşları temizlenir. İşlemlerden önce dişlerin renk kaydının yapılması dişlerin kaç ton açıldığını gösterecektir. Diş etlerine koruyucu uygulamasını takiben dişler üzerine jel uygulanır. İşlem iki veya üç sette bir tekrarlanır. Dişlerin üstü işlemden sonra temizlendikten sonra aradaki renk farkı gözlemlenebilir. Beyazlatmanın etkisini tam anlamıyla görmek için 24 saat beklemek faydalı olacaktır. Uygulama yaklaşık 1 saat sürebilmektedir.

 
Ev Tipi Beyazlatma Nedir ve Nasıl Yapılır?

Ev tipi beyazlatma yine jeller aracılığı ile evde uygulanarak diş renginin açılması işlemine denir. Bu işleme muayene olduğunuz hekim karar vermelidir. Karar verildikten sonra ilk olarak ölçü alınır. Daha sonra plastic esaslı bir materyalden plak hazırlanır. Plak hazırlandıktan sonra jeller hastaya teslim edilir. Hekimin uygun gördüğü doğrultuda beyazlatma işlemleri evde gerçekleştirilir. 2-3 saat veya 7-8 saate kadar işlem süresi değişir. Bu süre dişlerin hassasiyetine bağlı olarak da değişir. Devamlı olarak 2- 3 hafta boyunca yapılması ile başarılı sonuçlar alınır.

 
Devital beyazlatma nedir?

Kanal tedavisi veya travma sonrası canlılığını yitiren dişlerde meydana gelen renklenmenin tedavisi için uygulanır. Bu tür renklenmelerde diş içine yerleştirilen beyazlatma ajanı dişte birkaç gün bekletilir. İstenilen sonuç elde edilene kadar işlem tekrarlanır. Bazı durumlarda tedavi başarısız olabildiği gibi bazen de tedaviden birkaç sene sonra diş tekrar eski rengine dönebilir. Canlılığını yitirmiş dişlerdeki renklenmeler tedavi edilmediğinde, dişin komşu dişlerle renk uyumu sağlanamamış olacağından estetik olarak kötü bir görüntü olacaktır. Beyazlatma ajanı diş içerisinde 3-7 gün arasında bekletilmek suretiyle istenilen sonuca ulaşılana kadar uygulanır. Genellikle 1-3 kez uygulanması yeterli olmaktadır. Seans aralarında dişlere geçici dolgu yapılmaktadır. İstenilen beyazlığa ulaşıldıktan sonra daimi dolgu yapılmaktadır.

 
Dentin hassasiyeti nedir ve tedavi yöntemleri nelerdir?

Dentin hassasiyeti herhangi bir defekt veya patoloji olmaksızın açığa çıkmış dentin yüzeyinin mekanik, kimyasal, termal ve elektriksel bir etkenle uyarılması sonucu oluşan keskin ve kısa süreli ağrı olarak tanımlanmaktadır. Dentin hassasiyetinin tedavisi problemin derecesine göre hekimler tarafından ya da evde hasta tarafından uygulanabilir. Dentin tübüllerinin bonding ajan ile tıkanması, hekim tarafından iyontoforez–lazer uygulamaları ile hassasiyet giderilmesi, hassas dişlerin cam iyonomer siman, kompozit rezin vb. restore edilmesi, periodontal operasyonlar ile hassasiyet giderilmesi, kanal tedavisi uygulamaları dentin hassasiyetinde yapılabilecek tedavilerdendir. Ayrıca hastalara hassasiyet giderici ajanlar içeren (potasyum nitrat ve sodyum florür vb) diş macunları önerilmelidir.